Hoşgörü Anlayış ve Umut
Hoşgörü Anlayış ve Umut nedir? Sevgili okuyucularımız, bugün sizlerle hoşgörü, anlayış ve umutla ilgili bir şeyler paylaşacağım. Son zamanlarda hoşgörüye, anlayışa ve umuda çok ihtiyacımız var. Şu anki yaşadığım hayat şartları çok zor. Bunların bize çok zarar vermeden nasıl üstesinden gelebiliriz. Neler yapabiliriz bunlardan bahsederek birazda toplum içerisinde gördüğüm kendi gözlemlerimden bahsetmeye çalışacağım ve umutla ilgili benim çok sevdiğim ve ara ,ara kendime okuduğum küçük bir hikayeden bahsedeceğim sizlere.
Hoşgörü nedir? Aslında hoşgörülü ve anlayışlı olmak eminim ki hepimize kolay geliyor. Hatta her birimiz çok anlayışlı ve hoşgörülü olduğumuzu düşünüyoruz. Evet haklıyız da zaman, zaman hoş görülü ve anlayışlıyız. Kendimiz iyi hissettiğimizde veya mutlu olduğumuzda çokta anlayışlı ve hoşgörülü olabiliyoruz. Ama ya kendimizi kötü hissederken yine hoşgörülü olabiliyor muyuz ne dersiniz. Hayır maalesef toplum da birçoğumuzda anlayış ve hoşgörü yok. Hoşgörülü olsak daha mutlu bir toplum oluruz değil mi. Sadece yapmamız gereken enpati kurmak o karşımızdaki kişinin yerine kendimizi koyarak bakabilirsek eğer inanın daha hoşgörülü ve anlayışlı olur.
Çünkü o zaman karşımızdaki o kişinin neden bu şekilde davrandığını anlarız. Her zaman söylediğim gibi toplumdaki çocuklara ve gençlere örnek olmalıyız. Çünkü onlar bizim geleceğimiz ülkemizi daha iyi bir şekilde ileriye götürecek bireyler. Onun için belki küçük bir şey ama özelliklede ilkokul çağındaki çocuklarımızın velileri ne olur çocuklarımız kavga ettiğinde onlara örnek olalım. Anlayış nedir? Çocuğumuz arkadaşıyla kavga ettiği zaman bizim yapmamız gereken oklu basıp çocuğunuzun kavga ettiği arkadaşına sen benim kızıma veya oğluma bunu nasıl yaparsın diye kızması değil, hatta dahada ileri giderek veliler kendi aralarında bu olayı büyük bir kavga haline getirerek abartması da değil, olmaması gereken şey hoşgörülü ve anlayışlı olmak.
Hoşgörü Anlayış ve Umut Nasıl Olunur
Çocuğunuz sizi dinlemiyor mu? Unutmayın ki onlar çocuk ve bu sorunu hemen unutup tekrar arkadaşıyla oynamaya başlayacak. Diğer bir yandan da öğretmenlerimize de aynı şekilde en ufacık bir olayda tepki gösterdiğimiz ve şikayet ettiğimiz için artık öğretmenlerimiz gerçek anlamda eğitim veremiyorlar. Tabi ki gerekli yerlerde çocuğumuzu korumalıyız arkasında olmalıyız ama kavga ederek olmamalı.
Aynı şekilde hastanelerde de çok hassas oluyoruz. Çünkü ya kendimiz hastayız yada bir yakınımız hasta o yüzdendir ki her zamankin den dahada hassas oluyoruz. Ve bir sağlık çalışanın bize söylediği ufacık bir ters söz veya hastalıkla ilgili söylediği bir söz bizim çok anlayışsız ve hoşgörüsüz olmamıza neden oluyor ve hiçte hoş olmayan tepkiler verip bunu dahada ileri götürerek kavga ya dönüşmesi kaçınılmaz oluyor. Ama eğer karşılıklı enpati yapsak hasta olan kişi orada çalışanların ne kadar zor şartlarda çalıştığını ve akşama kadar değişik karakterde birçok insanla uğraştığını düşünürse belki de bu kadar tepkili olmaz. Diğer taraftan sağlık çalışanı da orada ki kişinin hastası olduğu için veya çok hasta canı yanıyor o yüzden bu kadar gergin olabilir diye düşünse belki bu kavgalar ve tartışmalar olamaz. Bunun gibi bir sürü olay sayabilirim kısacası toplumun kalabalık olduğu yerlerde daha anlayışlı ve hoşgörülü olursak daha mutlu oluruz. Hoşgörü Anlayış ve Umut Nedir?
Bu kadar olumsuzluktan sonra birazda umutlarımızdan bahsedelim mi?
Hayattaki en güzel şey yarına umutla bakabilmektir. Umut nedir? Umutsuzluk eşittir mutsuzluktur. Çünkü umudu olmayan insanın yarın için güzel düşüncesi olamaz. Hayat umutla bakmak her yeni bir güzel olayla karşılaşabilmektir. Şu anki hayat şartlarımız bizi olumsuzluklara itmemeli nefes aldığımız müddet ce her zaman umut vardır. Şunu duyar gibiyim tabi söylemesi kolay, bu kadar olumsuzluk içinde nasıl umutlu olacağız. Çok basit yarın kaygısından kurtularak. Nasıl mı? anı yaşayarak. Elimizdeki var olanla mutlu olmak yapabileceğimiz en güzel şey bence. .Kanser tedavisi gören bir hastayla tanışmıştım ve şunları paylaşmıştı benimle, bende sizinle paylaşmak istiyorum.
Hasta olduğunu öğrendiğinde hani derler ya hayatım bir filim gibi gözümün önünden geçti. Sadece yaptığım hataları, umutsuzlukları ve sağlıklı olmanın ne kadarda önemli olduğunu düşündüm. sonra ertelediğim şeyleri düşündüm ve kendi kendime neden bu kadar mutsuz yaşadığımı sordum. Aslında önemeli olan sadece sağlıklı olmak ve anı yaşayarak elimizdekilerin kıymetini bilmek.
Şimdi, ise hırslarımı, kinlerimi, umutsuzluklarımı, hayata bakışımı ve en önemlisi yarın ne olacak kaygısını hayatımdan çıkardım. Şimdi sadece beni mutlu eden tek şey olan iyi olacağım umudu ve bunu düşünmek beni hayatın içinde var olduğumu hissettiriyor dedi. Ve o kadar hayat dolu ve umutluydu ki bu beni çok etkiledi çünkü doru söylüyordu. Bu konuyu da ufak bir alıntı hikaye ile bağlamak istiyorum.
Anonim bir hikaye;
“ Bir odada 4 mum sessizce yanıyordu . O kadar, sessizlik diki odada sessizlik hüküm sürüyordu ki odadaki fısıltı şeklindeki konuşmalar bile rahatlıkla duyuluyordu.
- Mum “Ben barışım” dedi ancak, kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafıma ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor. İnsanlar, savaşmayı barıştan önce düşünür oldu. İyilik ve güzel yaşamak varken, savaşmak tercihleri oldu. Başkalarıyla savaşlarının yanı sıra, içlerindeki savaşla baş edemez oldum. Ve artık gücüm tükendi. Sönmek üzereyim der ve sessizce karanlığa gömülü verir.
- Mum “Ben doğruluğum” der. Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum. Doğruluğun önemini unuttular. Benim yerime koydukları şeylerle geçici mutlulukları tercih eder oldular. Her işe önce benimle başlanırdı, şimdi en son düşünülen ben oluyorum. Sadece insanlar başlarına kötü bir olay geldikten sonra beni anar oldular. Benden geçmişteki bir şey gibi söz eder oldular. Benim çabalamamın gereği kalmadı der, ve küçük bir esinti onun hayata tutunmaya çalışan ışığını yavaşça söndürüverir.
- Mum” ben sevgiyim “der. Sesinden çok üzgün olduğu bellidir. Etrafıma ışık verecek gücüm kalmadı. İnsanlar beni hep kenara itiyorlar. Hayatta bu kadar önemliyken yüzüme bakmaz oldular. En yakınlarını bile sevmemeye başladılar. Sevginin yerine bencilliği kodular. Sevgiyi vermek yerine almayı, aldıklarını da çabucak tüketmeyi tercih eder oldular. Sevginin açamayacağı kapı yokken, kapıları zorlayarak açmayı seçtiler. Der ve az sonra da söner gider umutsuzca.Tam o sırada içeri bir çocuk girer ve üç mumun neden söndüğünü sorar. Aldığı cevapla üzülen çocuk ağlamaya başlar.
- Mum buna dayanamaz , yumuşak tatlı sesiyle, ağlama der çocuğa. Korkma, ben etrafıma ışık saçtığım sürece diğerleri yeniden yanarlar ve onlarda yeniden aydınlatmaya devam ederler. Benim varlığım sürdükçe onlarda yaşama devam edecekler. Benim oldum her yerde hayat vardır, ışık vardır. Zira ben umudum der. Buna çok sevinen çocuk eline aldığı umut mumuyla diğer sönen 3 mumu yakar.” Hoşgörü Anlayış ve Umut Nedir?
Sümeyye Nur Gündüz
Yorumlar kapalı.