Sevginin insanoğlunda ki Önemi
Sevginin insanoğlunda ki Önemi; Yaşamış olduğumuz çağın en büyük hastalığı ve yeryüzündeki bütün haksızlıkların zulümlerin, savaşların ve de şiddetin altındaki en büyük neden sevgisizliktir.
Sevgisizliğin şu anda yaşamış olduğumuz tüm dünyayı sardığı ve insanların günden güne birbirinden uzaklaştığı ve birbirine yabancılaştığı, maalesef ki acı bir gerçek. İnsanlar günlük hayatlarında, iş yerlerinde, okullarında, ya da cadde ve sokaklarda artık göz göze gelmiyor hatta ve hatta birbirlerinin suratlarına dahi bakmıyorlar. Bu durum içten gelen ve karşılıksız sevginin toplumda yok olması durumuna geldiğini ve insanoğlunun ruhunun kararmış olduğunu gösteriyor. Çünkü insanoğlu sevgiyi tamamı ile yitirdiğinde adeta içi bomboş kalır ve manevi anlamda da tükenmiş olur.
Sevginin insanoğlunda ki Önemi nedir
Günlük hayatımızda sürekli olarak oldukça soğuk ve donuk yüzlere rastlıyoruz. Gerçek anlamda sevgi maalesef ki yok olmuş durumda. Oysa sevginin ve aşkın kendisi başlı başına bu yaşadığımız hayatın gerçekleridir. Şu anda gençler de hiç mutlu değiller. Çoğu mutluymuş gibi taklit yapıyor ya da bilinçaltlarında kendi kendilerini kandırıyorlar. İş yerinde, evde, okulda sürekli birtakım sorunlar yaşıyorlar. Ve de birçoğu bu sevgisizlik ortamından yılmış durumda. Maalesef ki gençler şükredemiyorlar.
Mesela kendi çevrelerindeki olan şeylere karşı tamamı ile duyarsız kalan genç, yanında ki arkadaşında bulunan, kendisininkinden biraz daha gelişmiş olan bilgisayarı ya da kendi telefonunun bir üst modelini gördüğü zaman ıstırap çekiyor. Ya da aynı şekilde yanındaki arkadaşında gördüğü yeni bir giysi, hiç olmadığı kadar onun canını yakıyor. Mutsuzluğu için bu kadar küçük bir neden yeterli oluyor.
Sevginin insan hayatındaki önemi nedir
Günümüzde bir çok genç, sürekli olarak sıkıntılı, kendini hiçbir ortamda rahat hissedemeyen, hiçbir ortama uyum sağlayamayan, oldukça karamsar ve en küçük şeyden bile şikayet edebilen bir ruh haline sahip olup çıkıyor. Maalesef ki hayatında olan hiçbir şeyi beğenmeyip, başta en yakınındaki insanlar olan ailesi olmak üzere toplumdaki herkeste bir kusur buluyor. Yakınındaki arkadaşlarıyla dışarı bir yere çıktığında , en ufak bir kıvılcımla dahi aralarında büyük gerginlikler yaşanabiliyor.
Yediklerinden ve içtiklerinden hiçbir şekilde zevk alamıyor ve genç yaşında eğlenmek yerinde sürekli kendi içerisinde acılar yaşıyor. Bir an olsun mutlu olmak amacıyla gitmiş olduğu mekanlarda hem parasını hem de malını tükettiği gibi aynı zamanda içindeki mutluluğunu da tüketiyor. Eve geri döndüğünde ise nedensizce ailesiyle tartışıyor.
“ACABA BEN NEDEN BÖYLEYİM ? NİÇİN BÖYLE HUZURSUZUM ? NEDEN BU KADAR ACI ÇEKİYORUM ?” diye düşünmüyor düşünmek istemiyor. Kendi içerisinde yaşamış olduğu ve sürekli kötü hissetmesine neden olan bu acının kaynağını maalesef ki sorgulamıyor. Halbuki o yaşamış olduğu mutsuzluğun ve acının kaynağı; Allah’tan uzak yaşamak …
Sevginin insan hayatındaki önemini unutmamalıyız…
İnsan imanlı yaşamadığı takdirde para, yiyecek-içecek, kariyer ve geri kalan her şeye sahip olsa dahi mutlu olamaz. Bu zamana kadar elde etmiş olduğu her şeyi günün birinde yitirebileceği korkusu içinde tamamı ile huzursuz bir hayat sürer.
İçindeki sevgiyi yitirdiği taktirde , insanın içinde asla dolduramayacağı çok büyük bir boşluk ortaya çıkar. Ve artık yitirmiş olduklarının yerini azap, korku ve panik alır. Bu acıdan kurtulmak içinse insan kendine zarar verecek bir çok şey dener. Ve de bu yaptıklarının sonucunda da durum gittikçe daha kötü bir hal alır. Yaşamış oldukları hayatlarını Allah’a kulluk yapmaktan uzak geçirmiş olan, amacı sadece dünyevi zevkleri yaşamayı bir amaç haline getiren insanların aksine inananlar, korkularından, endişelerinden ve güvensizlikten uzaktırlar.
İnsanların en büyük destekçisi Allah’tır. İnsan içindeki korkuyu, paniği ve geri kalan dünyevi korkulardan uzak tutacak olan ve kalbine şifa verecek olan yegane şey, Allah’a sarılmaktır.
Yorumlar kapalı.